Medine’de risâletin 13. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 38 âyetten oluşan, adını 2. âyette yer alan مُحَمَّد muhammed kelimesinden alan Muhammed sûresi, inişe göre 92, resmî sıralamada ise 47. sûredir. Bu sûre, 4 ve 20. âyetlerde geçen savaş vurgusu nedeniyle “Kıtâl sûresi” onlarak da anılmaktadır.
Muhammed sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Ahkâf sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Dahası Muhammed sûresi adeta Ahkâf sûresinin devamı gibidir. Nitekim Ahkâf’ın son âyetinde ulu’l-‘azm peygamberlerden söz edilmekte, onların sabrı gibi sabır, metanet ve kararlılık göstermesi Hz. Peygamber’den istenmekte, Muhammed sûresinde ise bu azim ve kararlılığın Hz. Peygamber’de zirve yaptığı görülmektedir. Ayrıca her iki sûrede de “iman edip salih ameller işleyenlerin cennete alınacakları” (Ahkâf 13-14; Muhammed 12, 15), “inkarcılara cehennem tehdidi” (Ahkâf 20, 34; Muhammed 8-9, 32), “mahşer hayatıyla ilgili çeşitli bilgiler” (Ahkâf 35; Muhammed 18) vs. ortak konular ele alınmaktadır.
Muhammed sûresi, inkar edip insanları Yüce Allah’ın yolundan engelleyenlerin amellerini Allah’ın boşa çıkaracağı, buna karşılık iman edip salih ameller işleyenlerin ve Hz. Muhammed’e iman edenlerin ise kötülüklerini sileceği, hallerini düzelteceği mesajıyla başlamakta, kafirlerin batıla, müminlerin de hakka tabi olmaları nedeniyle sonucun bu şekilde tecelli edeceği bildirilmektedir.
4. âyetten itibaren, kafirlerle karşılaştıklarında savaş meydanında onları öldürmeleri, esir alınanları ya bedelli veya bedelsiz olarak salıvermeleri gerektiği, Yüce Allah’ın yolunda öldürülenlerin amellerinin zayi edilmeyeceği, dahası cennetlik olacakları beyan edilmekte, Allah’a yardım edenlere O’nun da yardım edeceği ve ayaklarını sabit kılacağı, kafirlerin ise yıkımı hak ettikleri, çünkü Yüce Allah’ın indirdiklerini çirkin gördükleri ve amellerinin silindiği ifade edilmekte, onların helak edilen yurtlarının gezilip durumlarından dersler çıkartılması gerektiği dile getirilmektedir.
12. âyetten itibaren, iman edenlere mahşerde verilecek cennet ödülü, kafirlerin ve helak edilen kavimlerin durumu, müminlerle kafirlerin mukayesesi, muttakilere vaad edilen cennetin özellikleri anlatılmakta, inkarcıların bütün alametleri gelmiş olan ve artık kendilerine aniden gelecek Son Saat’ten başka bir şey beklemedikleri belirtilmektedir.
19. âyetten itibaren, Hz. Peygamber’in duası, kalplerinde hastalık bulunanların durumu, vahyi gereği gibi incelemeyenlerin kalplerinin kilitli oluşu, kafirlerin ölüm anında meleklerin onlara korkunç darbeler indirişi, kalplerinde hastalık bulunanların kinlerini Yüce Allah’ın ortaya çıkartacağı, dilemesi halinde bunları Hz. Peygamber’e bildirebileceği ve onları tanımasının sağlanabileceği ifade edilmektedir.
31. âyetten itibaren, insanların fedakarlıklarının denenmeye devam edeceği, kafirlerin amellerinin silineceği, müminlerin Yüce Allah’a ve Hz. Rasûl’e itaat etmeleri nedeniyle amellerinin iptal edilmeyeceği, inkarcıların asla ve asla bağışlanmayacağı, dünya hayatının oyun ve eğlence olduğu, iman edenlere bunun karşılığının fazlasıyla verileceği müjdelenmektedir.
Son âyette ise, gerçek zenginin Yüce Allah olduğu, diğer bütün insanların O’na muhtaç olduğu beyan edilmekte, eğer hak ve hakikatten yüz çevirirlerse yerlerine başka bir kavmin getirileceği ve inkarcı nankörlerin aksine onların çok düzgün olacağı bildirilmektedir.