Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde, 3 veya 4. yıllarında indirilmiş olması muhtemel olan, 46 âyetten oluşan ve adını “söküp çıkaranlar” anlamındaki النَّازِعَات en-nâzi‘ât kelimesinden alan Nâzi‘ât sûresi, nüzûl sırasına göre 48, resmi sıralamada ise 79. sûredir.
Nâzi‘ât sûresi ile Nebe’ sûresi, hem iniş sırasına göre, hem de resmî sıralamaya göre peş peşe geldikleri için adeta birbirlerinin devamı gibi bir görüntü vermekte, içerikleri büyük bir benzerlik arz etmektedir. Bu çerçevede her iki surede de Son Saat, kıyamet-âhiret, iyilere ödüller, kötülere azap vs. konular ele alınmakta, muhataplara doğru bir ahiret bilinci kazandırılmak istenmektedir. Sûrenin ilk âyetlerinde, neyi ifade ettikleri hususunda tartışmaların yaşandığı “Söküp çıkaranlara, yavaşça şenlendirenlere, yüzdürdükçe yüzdürenlere, yarıştıkça yarışanlara (yarışta önde olanlara) ve işleri düzenleyenlere yemin olsun!” şeklinde beş sıfata yemin edilmektedir.
6. âyetten itibaren, Son Saat/kıyâmet ve o esnada yaşanacak korkunç manzaralardan bir demet sunulmakta ve inkârcıların diriltilmeyle ilgili alaycı sözlerine değinilerek, Son Saat’in ansızın geleceği bilgisine yer verilmektedir.
15. âyetten itibaren, Hz. Mûsâ’nın Firavun ile olan mücadelesinden, Hz. Musa’nın ona yönelik tebliğ teklifinden, buna karşılık olarak Firavun’un karşı çıkışlarından ve yaşadığı feci sondan söz edilerek, bu kıssanın derin saygı duymak isteyenler için nice ibretler içerdiği beyan edilmektedir.
27. âyetten itibaren, ibretler kâinat kitabından da verilmeye devam edilerek, konu yeniden Son Saat’e getirilmekte ve mahşerde yaşanacak sınıflandırmanın sonuçları hakkında bilgi verilmektedir. Sûrenin sonunda ise, Son Saat’in/kıyâmetin vaktinin Hz. Peygamber dâhil hiç kimse tarafından bilinemeyeceği ilân edilerek, o konuda bilginin sadece Yüce Allah’a ait olduğu şu şekilde beyan edilmektedir:
“Sana o (Son) Saat’in demir atma zamanından soruyorlar. Onu bilme konusunda sen nerede olabilirsin ki! Onun sonuyla ilgili bilgi sadece Rabbine aittir. Sen sadece ondan (Son Saat’ten) saygı ile korkanları uyarıcısın. Mahşeri gördükleri gün, (dünyada) sanki bir yatsı vakti veya (gündüzün) kuşluğu kadar kalmış gibi olacaklar.”