Medine’de hicretin 2. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 29 âyetten oluşan, adını 25. âyetteki “demir” anlamındaki الْحَد۪يد el-hadîd kelimesinden alan Hadîd sûresi, inişe göre 96, resmî sıralamada ise 57. sûredir.
Hadîd sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Vâkı‘a sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre birisi Mekkî, diğeri Medenî olan her iki sûrede “cennetliklere verilecek ödüller” (Vâkı‘a 12-40; Hadîd 12, 19, 21), “kâfirlere uygulanacak ceza” (Vâkı‘a 41-55; Hadîd 15, 19), “Yüce Allah’ın insanları mahşerde dirilteceği” (Vâkı‘a 49-50; Hadîd 2, 17) gibi ortak konular ele alınmaktadır.
Hadîd sûresi, göklerde ve yerde kim ve ne varsa hepsinin Yüce Allah’ı tesbih ettiği, göklerde ve yerde var olan her şeyin Yüce Allah’a aidiyeti, Allah’ın çeşitli sıfatları, evrenin altı evrede yaratıldığı, gecenin gündüzle, gündüzün de geceyle içiçe oluşları ele alınmaktadır.
7. âyetten itibaren, Yüce Allah’a ve Elçisi’ne iman edilmesi, Allah yolunda infak edilmesi, bunu yapanlara verilecek ödüller, iman etmeyenlerin kınanması, vahyin indiriliş gayesinin insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak olduğu, Allah’a güzel borç verenlere bunun katlanarak ödeneceği bildirilmektedir.
12. âyetten itibaren, mümin erkeklerin ve kadınların cennetlerde ağırlanacakları, münafıkların mahşerdeki çaresiz durumları, fidye girişimlerinin sonuçsuz kalacağı, varıp duracakları yerin ateş azabı olduğu, iman edenlerin de artık Yüce Allah’ın zikrine saygı duymasının gerekli oluşu, Allah’ın mahşerde insanları dirilteceği, hayırda tasaddukta bulunanlara bunun karşılığının fazlasıyla verileceği müjdelenmektedir.
19. âyetten itibaren, müminlere verilecek ödüller ile kafirlere uygulanacak azaptan söz edilmekte, sonra dünya hayatının benzetildiği beş konuya değinilmekte, bu hayatın aslında bir mevsimlik süreye benzediği, sonrasında çerçöp haline geldiği ifade edilerek, dünya hayatının abartılmaması gerektiğine dikkat çekilmekte, muhatapların Yüce Allah’ın bağışlamasına ve cennete doğru koşmaları gerektiği, insanların başına gelen her ne varsa onun ilahi bir yasasının bulunduğu, insan iradesinin söz konusu olmadığı durumlarda başa gelen şeylerle ilgili olarak üzülmemek gerektiği beyan edilmekte, cimrilik yapanlara karşı Yüce Allah’ın gerçek zengin oluşu hatırlatılmaktadır.
25-26. âyetlerde, peygamberlerin apaçık belgelerle gönderildikleri, hepsiyle birlikte kitâbın indirildiği, demirin kullanımının öğretildiği, bunun insanlara pek çok yararının bulunduğu ifade edilmekte, Yüce Allah’ın kendi yolunda fedakarlık yapanları bildiği haber verilmekte, Hz. Nûh ve Hz. İbrahim’ın nesillerinden peygamberler gönderildiği, nesillerinin içinden bazı sapkınların da çıktığı beyan edilmektedir.
27-29. âyetlerde, bu iki peygamberden sonra da peygamberlerin görevlendirildiği, Hz. İsa’ya İncil’in verildiği, ona tabi olanların kalplerinde şefkat ve merhamet konulacağı, hak ve hakikat uğrunda fedakarlık yapanların ödüllendirileceği müjdelenmekte, Yüce Allah’a karşı muttaki oluş ile Nebî (as)’a iman edenlere ödüllerin iki kat verileceği, aydınlığında yürüyecekleri bir nur verileceği ve hatalarının bağışlanacağı beyan edilmekte, kitap ehlinin gerçeği bilmezlik gibi bir duruma gelmemeleri vurgusu ile sûre sona erdirilmektedir.