Mekke’de Hâkka sûresinden sonra indirilen, 44 âyetten oluşan, adını üçüncü âyette geçen “yükseliş mertebeleri” anlamındaki الْمَعَارِج el-me‘âric kelimesinden alan Me‘âric sûresi, inişte 46, resmî sıralamada ise 70. sûredir.
Me‘âric sûresi resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Hâkka sûresiyle yakın anlam ilişkisine sahiptir. Ortak konu Son Saat ve kıyâmet-âhiret sürecidir. İki sûre peş peşe indirildiği için adeta birbirinin devamı durumundadır.
Me‘âric sûresinde ilk olarak kıyâmetin gerçekleşeceği hatırlatılmakta ve bunun engellenemez bir gerçeklik olduğu vurgulanmaktadır. Bu arada karar makamının yüceliğini kavratmak üzere meleklerin ve ruhun Yüce Allah’a ancak elli bin yıllık bir günde ulaşabileceği beyan edilmektedir.
6. âyetten itibaren, muhataplarının azgınlığından etkilenen Hz. Peygamber’e moral verilerek inkârcıların uzak gördüğü kıyâmetin aslında yakın olduğu haber verilmektedir. Bu bağlamda kıyâmet sahnelerinden bir bölümü hatırlatılmakta ve mahşerde suçluların ne tür çaresizlikler içerisinde olacakları bildirilmektedir.
19. âyetten itibaren, insanın yaratılış özelliklerinin bir kısmı ve daha çok nankörlük özellikleri gündeme getirilmekte, ancak musallîn denen kişilerin bu olumsuzluklardan uzak oldukları ifade edilmektedir. Bu bağlamda, çeşitli sıfatlar sayılarak, sonuçta cennette kendilerine ikramlarda bulunulacağı müjdelenmektedir.
36. âyetten itibaren, inkârcılık yapanların şaşkın halleri üzerinde durulmakta, beklentileri reddedilmekte ve kendilerinin vazgeçilmez olmadıkları hatırlatılarak Yüce Allah’ın dilemesi halinde yerlerine başkalarını getirebileceği durumu özellikle bildirilmektedir.
Sûrenin sonunda bu nankör tiplerin dünya hayatında eğlenmeye devam etmeleri halinde mahşerde derin hüzünler yaşayacakları ifade edilmektedir. Ayrıca gözleri çökmüş halde ve kendilerini zillet kaplamış olarak diriltilecekleri mahşer gününün mutlak surette gerçekleşeceği haber verilmekte, sonuçta insanlık bütün bu gerçeklerle ilgili kesin bir şekilde bilgilendirilmektedir.