Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde, 2 veya 3. yıllarında indirilmiş olması muhtemel olan, 40 âyetten oluşan ve adını ilk âyette geçen “kıyâmet” anlamındaki الْقِيٰمَة el-kıyâmeh kelimesinden alan kıyâmet sûresi, inişe göre 33, resmî sıralamada 75. sûredir.
Kıyâmet sûresi, resmî sıralamaya göre öncesinde bulunan Müddessir sûresiyle yakın konu ilişkisine sahiptir. Kıyâmet sûresinde kıyâmet ve sonrasına dair bilgiler verilmekte, Müddessir’de ise kıyâmet sonrasında özellikle inkârcılar için yaşanacak felâket gündeme getirilmektedir. Her iki sûrede de kıyâmet ve sonrasında insanı sıkıntıya sokacak aşırı dünya sevgisi eleştirilmekte, böylece bu iki konu iki sûrenin ortak mesajını oluşturmaktadır.
Sûrenin ilk âyetlerinde kıyâmetin kesin olarak gerçekleşeceğine dikkat çekilmektedir. İleriki bölümde inkârcı insanın nankörlüğü ve Yüce Allah’a nispet etmeye çalıştığı mahşerdeki diriltilmeye dair güçsüzlük reddedilmektedir. Ardından inkârcı insanın mahşerde kaçacak yerinin olamayacağı bildirilerek, Allah’a hesap vermekten kurtulmanın imkansızlığı vurgulanmaktadır.
13. âyetten itibaren, sorgulama ve sonrasında yaşanacak birtakım bilgilendirmeler, mazeret üretme çabalarının reddedilmesi, hükmün acele istenmemesi, kararın beklenmesinin gerekliliği hakkında şu şekilde bilgiler verilmektedir: “(Ey suçlu kişi), artık onu (yani hakkındaki bilgiyi veya hükmü) çarçabuk almak için dilini kımıldatma! Muhakkak ki onun toplanması ve okunması sadece Bize aittir. (O halde) Biz onu okuduğumuz zaman sen okunuşunu takip et! Sonra onu açıklamak da sadece Bize aittir.”
20. âyetten itibaren, nankör insan tipinin dünyayı sevip âhireti terkettiği hatırlatılarak, iyilik sahiplerinin o gün sevinçli olacakları ve ilâhî nimetleri beklemeye devam edecekleri müjdelenmektedir. İnkârcıların ise o gün mutsuz bir yüze sahip olacakları, sıkıntılı bir sürecin kendilerini beklediğini anlayacakları ve azabı hak etmiş olduklarının kınayıcı bir üslupla kendilerine duyurulacağı şu şekilde beyan edilmektedir: “(Dikkat edin!) Gerçekten can köprücük kemiğine dayanıp, ‘Tedavi edebilecek kimdir?’ dendiğinde, (can çekişen kişi) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlayıp bacak bacağa dolaştığında, işte o gün sevk edilecek/varılacak sadece Rabbinin huzuru olacaktır.”
34. âyetten itibaren, öncelikle inkarcılara yönelik olarak “Lâyıktır (o azap) sana, lâyık! Evet, lâyıktır (o azap) sana, lâyık!” şeklinde seslenileceği bildirilmekte, sûrenin sonunda ise, insanoğlunun dünya ve âhirette başıboşluğa terkedilmeyeceği ifade edilmekte, yaratılışı hakkında çok özet bilgiler verilerek, onu yoktan var eden gücün mahşerde kendisini yeniden diriltmeye de kadir olduğu vurgulanmaktadır.