Medine’de hicretin 3. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 200 âyetten oluşan, adını 33. âyette yer alan ve “İmrân’ın ailesi” anlamındaki اٰل عِمْرٰن âlü ‘ımrâne tamlamasından alan Âl-i İmrân sûresi, inişe göre 98, resmî sıralamada ise 3. sûredir. Bakara sûresiyle birlikte bu sûre ez-zehrâvân “iki bahçe, iki çiçek” ismi ile de anılmaktadır. Âyetlerinin önemli bir bölümünün Uhud savaşı esnasında indirildiği bilinen bu sûrenin bir kısım âyetinin daha sonraki dönemlerde indirildiği belirtilmektedir.
Âl-i İmrân sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Bakara sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre her iki sûrede de “başlangıcının mukatta‘a harflerinden oluşması” (Bakara 1; Âl-i İmrân 1), “vahyin insanlara ikram edilişi” (Bakara 2, 185; Âl-i İmrân 3-4, 7), “Allah yolunda öldürülenlere ölüler denmemesi” (Bakara 154; Âl-i İmrân 169-170), “Allah’ın zatı ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerin verilmesi” (Bakara 255, 257; Âl-i İmrân 2, 26-27), “müminlerin çeşitli özellikleri” (Bakara 2-4, 177, 285; Âl-i İmrân 16, 104, 110, 133-135), “kâinat kitabından konu başlıkları” (Bakara 164; Âl-i İmrân 27, 190, 191), “Yüce Allah’a karşı muttaki oluş, Rasûlüllah’a iman ve güven” (Bakara 2, 177; Âl-i İmrân 31, 132), “müminlerin çeşitli duaları” (Bakara 286; Âl-i İmrân 7-9, 191-194) vs. konular ele alınmakta ve her iki sûre arasında konu irtibatı devam ettirilmektedir.
Âl-i İmrân sûresi, Yüce Allah’ın çeşitli sıfatları, çeşitli ilâhi kitaplar gönderişi, her şeyi bilmesi, hiçbir şeyin O’na gizli kalmaması, el-Kitâb’ın hem muhkem hem de müteşabih âyetlerden oluşması, kalplerinde eğrilik bulunanların tavrı, müminlerin gönülden gelen duaları, dünya hayatının çeşitli özellikleri, Allah katında dinin İslâm oluşu, önceki nesillerin peygamberlerini öldürmeleri, Yüce Allah’ın mutlak gücü ve kudreti gibi konularla başlamaktadır.
33. âyetten itibaren, İmrân’ın ailesi, Hz. Meryem ve Hz. İsa ile ilgili çeşitli bilgiler, İncil’in özellikleri, Hz. İsa’nın ölümü, yaratılış özellikleri, Hz. İbrâhim’le ilgili bazılarının kanaatlerinin yersizliği, kitap ehlinin birçok konudaki tutarsızlıkları, peygamberler sisteminin birbirini desteklemeye dayalı yapısı, bütün dini öğretilerdeki inanç esaslarının aynı oluşu, İslâm’dan başka bir dinin kabul edilmeyeceği, farklı inananların kaybedeceği, infak denen duyarlılığın önemi, hac ibadetinin gerekliliği gibi konular ele alınmaktadır.
102. âyetten itibaren, bütün Müslümanların Kur’ân’a sarılmaları gerektiği, vahyin dönüştürücü özelliği, Müslümanların sahip olması gereken duyarlılıklar, kitap ehlinin bozuk olanlarının yanında istikamet sahibi olanlarının da varlığı, müminlerin kimleri dost edinmeleri gerektiği, düşmanlarının onlara karşı sinsi duyguları gibi meselelere değinilmektedir. 121. âyetten itibaren, Uhud savaşıyla ilgili bazı bilgiler, Bedir’de müminlere yapılan yardımın hatırlatılması, faizin tehlikeli bir ekonomik işleyiş olduğu, cennet için çalışmak gerektiği, iman ve güçlü oluş ilişkisi, kâfirlere itaatin feci sonuçları, Hz. Peygamber’in beşer oluşuna dair bilgilendirmeler, onun tebliğinde nasıl davranması gerektiğine dair beyanlar, risaletin insanlığa büyük lütuf oluşu vs. ele alınmaktadır.
169. âyetten itibaren, Yüce Allah yolunda öldürülenlere ölüler denmemesi gerektiği, onların Rablerinin katında rızıklandırılmakta oluşu, inkârcılara zaman tanınmasının onların lehine olmayışı, infak edilmeyen servetin insana problem oluşturacağı, her canın ölümü tadıcı oluşu, Müslümanların çeşitli sıkıntılar çekeceği, vahyin duyurulmasının zorunluluğu, kâinat hakkında tefekkür, müminlerin duaları, amellerin zayi olmayacağı, kitap ehlinden de istikamet sahiplerinin bulunduğu ifade edilmektedir.
Son âyette ise müminlere yönelik şu emir verilmektedir: “Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) dayanışmada bulunun! (Cihad için) hazırlıklı ve nöbette bulunun! Allah’a karşı takvâlı (duyarlı) olun ki kurtuluşa erişebilesiniz.”