Medine’de hicrî 3. yılın sonu ile 4. yılın başında Uhud Savaşı’nın sonrasında ‘Al-i İmrân sûresinin hemen peşinden indirilmiş olması muhtemel olan, 14 âyetten oluşan, adını 4. âyette yer alan ve “sıra sıra”, “dizi dizi”, “saflar halinde” anlamındaki صَفّ saff kelimesinden alan Saff sûresi, inişe göre 99, resmî sıralamada ise 61. sûredir.
Saff sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Mümtehane sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre her iki sûrede de “önceki peygamberlerin kıssalarından kısa kesitler ve onların örnekliğinden istifade edilmesi” (Mümtehıne 4-6; Saff 5-6) konusuna dikkat çekilmekte, toplumsal hayata dair temel prensipler üzerinden sunumlar yapılmaktadır.
Saff sûresi, gökler ve yerde ne varsa hepsinin Yüce Allah’ı tesbih ettiği, O’nun belirlediği esaslara göre varlıklarını sürdürdükleri bildirilmekte, iman edenlerin yapmayacakları şeyleri söylememesi gerektiği, çünkü bunun Allah katında büyük bir günah olduğu bildirilmekte, bu arada Yüce Allah’ın belirlediği hakikat yolunda birlikte hareket etmenin gerekliliğine dikkat çekilmektedir.
5. âyetten itibaren, önce Hz. Mûsâ’nın İsrailoğullarıyla bir diyalogu, ardından Hz. İsa’nın kavmine yönelik Hz. Peygamber’in risaletini müjdelemesi zikredilmektedir. Ardından Yüce Allah’a yalan iftira edenlerin en zalimler olduğu, bazılarının Allah’ın nurunu ağızlarıyla yani sözleriyle söndürmeye çalıştıkları, fakat onlar istemese de Yüce Allah’ın nurunu tamamlayacağı, bu amaçla Hz. Peygamber’i hidayetin rehberliği ve hak din ile gönderdiği beyan edilmektedir.
10. âyetten itibaren, iman edenlere yönelik bir uyarıya yer verilerek, onları elem verici azaptan koruyacak bir ticaretten söz edilmekte, bunun Yüce Allah’a ve Elçisi’ne güvenmek, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla fedakarlık olduğu bildirilmektedir. Eğer bu fedakarlıklar gerçekleştirilirse bunun kendileri için çok hayırlı olduğu, sonuçta Yüce Allah’ın onların günahlarını bağışlayacağı, altlarından ırmaklar akan cennetlere gidecekleri müjdelenmekte, bu arada çok daha fazla sevinilecek bir müjde olarak da kendilerini “yakın fetih”le ödüllendireceği dile getirilmektedir.
Sûrenin son âyetinde Hz. İsa’nın Yüce Allah’ın yolunda kendisine kimlerin yardımcı olacağını sorması, havarilerin olumlu cevap vermesi, İsrailoğullarından bir grubun iman ettiği, diğerlerinin ise inkâr ettiği, müminlerin düşmanlarına karşı Yüce Allah tarafından desteklendiği ifade edilmektedir.