Mekke’de risâletin 9. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 43 âyetten oluşan, adını 13. âyette geçen “gök gürültüsü” anlamındaki الرَّعْد er-ra‘d kelimesinden alan Ra‘d sûresi, inişe göre 58, resmî sıralamada ise 13. sûredir.
Ra‘d sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Yûsuf sûresiyle yakın konu birlikteliğine sahiptir. Her iki sûre de mukatta‘a harfleriyle başlamakta, vahye dikkat çeken mesajla devam etmektedir. Ra‘d sûresinin ilk âyetleri ve özellikle 13. âyette sözü edilen gök gürültüsü ile Yûsuf sûresinin 105. âyeti kâinat kitabıyla ilgili olması noktasında benzeşmektedir.
Ra‘d sûresi, vahye dikkat çekerek ve kâinat kitabından çeşitli âyetlerle başlamakta, kafirlerin diriltilmeyle ilgili inkârları hatırlatılarak devam etmektedir. Daha sonra Yüce Allah’ın sınırsız ilim sıfatı, meleklerin insanlarla ilgili durumu, Yüce Allah’ın sosyal hayata dair ebedi bir prensibi gündeme getirilmektedir.
12. âyetten itibaren, kâinat kitabından bu defa şimşek, bulutlar, gök gürültüsü ve yıldırımlar söz konusu edilmekte, sonrasında putlara yalvarmanın ne kadar yanlış bir iş olduğu kendisine ulaşılmamış suyun ağza alınamaması örnekliğinde sunulmaktadır. Ayrıca göklerde ve yerdeki herkesin Yüce Allah için secdeye kapandığı, putların Allah karşısındaki güçsüzlüğü ve çaresizliği ile hak-bâtıl karşıtlığı köpük ve asıl kaynak örnekliğinde beyan edilmektedir.
19-24. âyetler arasında, duyarlı müminlerin sosyal hayata dair çeşitli özelliklerinden söz edilmekte, ardından olumsuz insan tipine dair bir nitelik hatırlatılarak kafirlerle müminlerin kısa bir mukayesesi yapılmaktadır.
30. âyetten itibaren, yeniden vahye dikkat çekilmekte, müşriklerin Kur’ân’la ilgili yersiz beklenti ve istekleri reddedilmekte, sonrasında hak edenler için dünyada azap olduğu gibi âhirette daha ağır bir azabın söz konusu olacağı ve cennetliklere vaadedilen ödülün çeşitli yönleri haber verilmektedir.
36. âyetten itibaren, kitap ehlinin vahiy karşısındaki tutumu, peygamberlerin özellikleri, delil getirme işleminin tamamen Yüce Allah’ın kudretinde oluşu, O’nun çeşitli kudret örnekleri üzerinde durulmaktadır.
Sûrenin son âyetinde ise ümmetin Hz. Peygamber’e karşı çok önemli bir görevi, yani onun peygamberliğine şahit olmasının yolu hakkında bilgi verilmekte ve bunun da Kur’ân’ı bilmekle mümkün olacağı beyan edilmektedir.