Mekke’de risâletin 11-12. yılları arasında indirilmiş olması muhtemel olan, 109 âyetten oluşan, adını 98. âyette geçen يُونُس yûnus kelimesinden alan Yûnus sûresi, inişe göre 70, resmî sıralamada ise 10. sûredir.
Yûnus sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Medenî sûrelerden olan Tevbe sûresiyle yakın konu birlikteliğine sahiptir. Bu bağlamda her iki sûrede de Yüce Allah’a çocuk isnadı kınanmaktadır (Tevbe 30-31; Yûnus 68). Ayrıca Hz. Peygamber’in risalet öğretileri bağlamında da ortak mesajlar söz konusudur (Tevbe 32-33; Yûnus 108-109). Bu arada müminlere cennet vaadi ile inkârcılara cehennem tehditleri de her iki sûrede ele alınan konular arasındadır (Tevbe 68, 72; Yûnus 26, 27). Tevbe 128’de Hz. Peygamber’in kendi içlerinden bir peygamber olarak gönderilmesi mesajı ile Yûnus 2’de yer alan “içlerinden birisine vahyetmemiz” ifadesi de iki sûrenin anlam ve konu ilişkisini ortaya koyan örneklerdendir.
Yûnus sûresi, mukatta‘a harferiyle başlamakta, vahyin hikmetli yapısı ve Hz. Peygamber’in risaletiyle devam etmekte, kâinat kitabından çeşitli konu başlıkları hatırlatılmakta, âhirete inanmamanın korkunç akıbeti ve cennetliklerin ödülleri gündeme getirilmekte, insanoğlunun aceleciliğinin sıkıntı olduğu, bunu nankörlüğe dönüştürmemesi gerektiği beyan edilmektedir.
13. âyetten itibaren, geçmiş nesillerin helak edilme nedenleri, müşriklerin Hz. Peygamber’den istediği bazı saçma şeyler ve kendilerine verilen cevaplar ile putperestlerin çelişkili ve anlamsız düşünceleri ele alınıp cevaplandırılmakta, Yüce Allah’ın insanoğluna ikramları, dünya hayatının geçiciliği, dâr-ı selâma davet, isteyenin dosdoğru yola iletileceği ve mahşerde yaşanacaklar ele alınmaktadır.
31. âyetten itibaren, Yüce Allah’ın kudretine göndermeler, zannın felaket oluşu, vahyin tek gerçek oluşu, meydan okuyuculuğu, insanların inanç ve davranış bakımından farklılıklar oluşturduğu, müşriklerin mahşerle ilgili alay cümleleri, Hz. Peygamber’in risaletle ilgili duruşu, vahyin müminler için şifa ve rahmet oluşu ile dini hayata dair beşer görüşlerinin felaket oluşturacağı dile getirilmektedir. 61. âyetten itibaren, yapılanların bir bir kaydedildiği, Yüce Allah’ın dostlarına korku ve hüzün olmayacağı, dünyada ve âhirette kendilerinin müjdeye layık olduğu, müşriklerin Allah’a çocuk isnadının yanlışlığı ve mahşerde yaşayacakları korkunç akıbete dikkat çekilmektedir.
71. âyetten itibaren, Hz. Nûh ve Hz. Mûsâ kıssalarına yer verilmekte, özellikle İsrailoğullarının Hz. Mûsâ’ya karşı olumsuz tavırları ile Firavun’un boğulma anındaki tevbesinin kabul edilmeyişi konuları gündeme getirilmekte, Hz. Peygamber’in vahye güvenmesi ve ona sarılması emredilmekte, hiçbir şekilde şüpheye düşmemesi gerektiği beyan edilmektedir.
98. âyette sûreye de adını veren Hz. Yûnus’un tevbe eden kavminden söz edilmekte, ardından aklını kullanmayanların üzerine Yüce Allah’ın pislik yağdıracağı bildirilmekte, iman edenlerin bütün benliğini Yüce Allah’a teslim etmeleri gerektiği bildirilmektedir.
Sûrenin sonunda ise Hz. Peygamber’e moral verilmekte, insanlara hak ve hakikatin vahiy ile öğretildiği bildirilmekte, hidayet ve dalaletin şahsiliğine dikkat çekilerek vahye sarılmanın zorunluluğu üzerinde durulmaktadır.