Mekke’de risâletin 11-12. yılları arasında indirilmiş olması muhtemel olan, 34 âyetten oluşan, adını 12 ve 13. âyette geçen ve لُقْمٰن lukmân “Hz. Lokmân”dan alan Lokmân sûresi, inişe göre 75, resmî sıralamada ise 31. sûredir. Bazı âyetlerinin Medine’de indirildiği rivayet edilese de bunun güçlü delilleri yoktur.
Lokmân sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Rûm sûresiyle yakın konu birlikteliğine sahiptir. Buna göre her iki sûre de “mukatta‘a harfleri”yle başlamakta, “içeriklerinde kâinat kitabından âyetlere yer verilmekte” (Rûm 8, 20-27; Lokmân 10-11, 29-30); “namaz ibadeti “(Rûm 17-18; Lokmân 4); “kişilerin tüm benliklerini Allah’a yönlendirmeleri” (Rûm 30-32, 43; Lokmân 22); “nankörlüğün kişilerin aleyhine olacağı” (Rûm 44; Lokmân 12, 23) gibi konular iki surenin ortak konuları olarak sayılabilir.
Lokmân sûresi, hikmetler dolu Kur’ân’ın muhsinler için bir hidayet ve rahmet vesilesi olduğu, bunların namazlarını kıldıkları ve kendilerine verilen rızıklardan infak ettikleri, böylece Rablerinden bir hidayet üzere oldukları ve sonuçta kurtulacakları bildirilerek başlamaktadır.
6. âyetten itibaren, bazı insanların Allah yolundan saptırmak için boş sözler satın aldıkları, âyetlere karşı kibirli davrandıkları, nihayet iman edip salih ameller işleyenlerin cennette ebedi kalacakları ifade edilmektedir. 10. âyette göklerin görülebilir direkler olmadan yaratıldığı, yerin altına ağırlıklar yerleştirildiği, gökten yağmur yağdırıldığı ve her güzel bitkinin yaratıldığı gibi konulara yer verilmektedir.
12. âyetten itibaren, Hz. Lokmân’a söz getirilmekte, ona hikmet verildiği, şükür ve küfür sahiplerinin bu durumlarının kendileriyle ilişkili olduğu, Yüce Allah’ın buna ihtiyacının bulunmadığı bildirilmekte, adından Hz. Lokmân’ın oğluna yönelik çeşitli nasihatlerine yer verilmektedir. Bu arada ana-babaya iyilikle bunun sınırları noktasında da 14-15. âyetlerde bilgi verilmektedir. 20. âyetten itibaren, insanoğluna verilen sayısız nimetler hatırlatılmakta, taklidin felaket oluşu gündeme getirilmekte, tüm benliğiyle Yüce Allah’a yönelmenin gerekliliğine dikkat çekilmekte, nankörlüğün sadece sahibine geri döneceği ifade edilmekte, dünyada biraz yaşasalar da sonuçta ağır bir azaba çarptırılacakları bildirilmektedir.
25. âyetten itibaren, müşriklerin Allah inancına dikkat çekilmekte, bu arada Yüce Allah’ın bilgisinin sınırsızlığı bütün ağaçların kalem olup sekiz denizin de mürekkep olması durumunda bile onun kelimelerinin bitmeyeceği mesajına yer verilmektedir. Bu arada Yüce Allah’ın kudreti bağlamında geceyi gündüze, gündüzü geceye koyduğu, her bir varlığın belli bir süresinin bulunduğu, Yüce Allah kaynaklı her şeyin hak, diğerlerinin ise bâtıl olduğu beyan edilmektedir.
31. âyetten itibaren, gemilerin denizlerdeki hareket sistemine ve fırtına hallerinde insanların sahte itiraflarına yer verilmekte, sıkıntıda Yüce Allah’ı hatırlayanların fırtına sonrasında eski sapkın durumlarına geri döndükleri bildirilmektedir.
33. âyette mahşerde herkesin kendi derdiyle ilgileneceği, hiçbir babanın oğuna veya hiçbir oğulun babasına yardımının olamayacağı bildirilmekte, Allah’ın vaadinin gerçek olduğu ve dünya hayatıyla şeytanın insanları aldatmaması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Son âyette ise üç bilinmeyen zikredilerek Yüce Allah’ın eşsiz ve erişilmez gücü ile bilgisi gündeme getirilmektedir.