Mekke’de risâletin 11-12. yılları arasında indirilmiş olması muhtemel olan, 123 âyetten oluşan, adını 50. âyette geçen هُود hûd kelimesinden alan Hûd sûresi, inişe göre 69, resmî sıralamada ise 11. sûredir.
Hûd sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Yûnus sûresiyle yakın konu birlikteliğine sahiptir. Bu bağlamda her iki sûrede de mukatta‘a harfleriyle başlayıp ilahi mesaja dikkat çekilmesi (Yûnus 1-2; Hûd 1-2), kâinat kitabına gönderme yapılması (Yûnus 3-6, ; Hûd 7), müşriklerin Hz. Peygamber’den sıra dışı istekleri ve beklentileri (Yûnus 15-16; Hûd 12), Hz. Nûh’un kıssasına dair içerikler (Yûnus 71-73; Hûd 25-49), Hz. Mûsâ’nın Firavun ve İsrailoğullarıyla ilişkileri (Yûnus 75-93; Hûd 96-99) gibi konular ele alınmaktadır. Bu arada vahyin benzerinin getirilmesi manasında meydan okuyuculuğu da her iki sûrenin ortak konuları arasındadır (Yûnus 38; Hûd 13). Hûd sûresi, mukatta‘a harferiyle başlamakta, Yüce Allah’tan başkasına kulluk edilmemesi için âyetlerin bizzat Yüce Allah tarafından açıklandığı beyan edilmekte, insanların Yüce Allah’a yönelik görevlerine dikkat çekilmektedir. Bu arada kâinat kitabından bir pasaj ile insanoğlunun çeşitli davranış özellikleri üzerinde durulmaktadır.
12. âyetten itibaren, Hz. Peygamber’in muhataplarının baskısıyla vahiyden uzak tutulma girişimlerinin sonuçsuz kaldığı, sonrasında vahyin 10 sûrelik meydan okuyuşu, dünya hayatının geçiciliği ve aldatıcılığı ile Yüce Allah’a yalan iftira edenlerin en zalimler olduğu bilgisine yer verilmekte, iman edip salih ameller işleyenlerin ise cennet ödülleriyle buluşturulacağı belirtilmektedir.
25-49. âyetlerde, Hz. Nûh’un, 50-60. âyetlerde Hz. Hûd’un, 61-68. âyetlerde Hz. Sâlih’in, 69-76. âyetlerde Hz. İbrâhim’in, 77-83. âyetlerde Hz. Lût’tan, 84-95. âyetlerde Hz. Şuayb’ın, 96-99. âyetlerde ise Hz. Mûsâ’nın kıssalarına yer verilmekte, kıssaların çok önemli ibretlik yanları dikkatlere sunulmaktadır.
100. âyetten itibaren, azgınların mahşerdeki korkunç akıbeti gündeme getirilmekte, cehennemin de cennetin de gökler ve yer devam ettiği sürece devam edeceği bildirilmekte, her ikisi için de Yüce Allah’ın dilemesi durumunda durumun değişebileceği beyan edilmektedir.
112. âyette, başta Hz. Peygamber olmak üzere her müslümanın emredildiği üzere istikamet sahibi olması emri yer almakta, 113. âyette zalimlere zerre kadar bile olsa meyledilmemesi gerektiği, aksi takdirde ateşin kaçınılmaz olacağı ve Yüce Allah’tan başka hiçbir dostun olamayacağı, söz konusu kişilere yardım edilemeyeceği ifade edilmektedir.
114. âyetten itibaren, namaz vakitlerine, helak edilen kavimlerin helak nedenlerine, insanlığın ihtilafa devam ettiklerine, kıssaların anlatılma nedenine ve inkârcılara yönelik azap tehdidine yer verilmekte, son âyette ise Yüce Allah’ın bilgisine, O’na kulluk edip güvenilmesinin zorunlu olduğuna ve kullarının yaptığından habersiz olmadığına değinilmektedir.