Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde, 2 veya 3. yıllarında indirilmiş olması muhtemel olan, 22 âyetten oluşan ve adını ilk âyette geçen “burçlar” anlamındaki الْبُرُوج el-burûc kelimesinden alan Burûc sûresi, iniş sırasına göre 29, resmî sıralamada ise 85. sûredir.
Burûc sûresi, resmî sıralamada öncesindeki İnşikâk ile “yemin ifadeleri, mahşer yargılaması, cennetlik ve cehennemlikler, Kur’ân’a dikkat çekme” vs. noktalarda anlam ilişkisine sahiptir.
Burûc sûresinde, burçları olan göğe, vaadedilen güne, şahide ve hakkında şahitlik edilen insanoğluna yemin edilmekte, çukur kazanlar ve müminleri yakanlar özellikle kınanmaktadır.
6. âyetten itibaren, ateş yakarak müminleri oraya atanların ve bu esnada çevrede oturup seyredenlerin düştüğü alçak duruma özellikle dikkat çekilmektedir. Sadece Allah’a inandıkları için kendilerine bu haksızlığın reva görüldüğü insanlar ve bu haksızlığı yapanlar başta olmak üzere, Yüce Allah, her şeye şahit olduğunu ve yapılanların hesabını mutlaka soracağını belirtmektedir.
11. âyetten itibaren, iman edip sâlih amel işleyenlerin ödüllerinin cennet olacağı hatırlattıktan sonra, Yüce Allah eşsiz kudretini gündeme getirmekte ve “(Bilin ki) muhakkak ki, Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir. O, (azabı, yaratmayı) başlatan ve devam ettirendir. O, el-ğafûr’dur (çok bağışlayandır); el-vedûd’dur (çok sevendir, sevgiyi verendir). Arş’ın sahibidir, el-mecîd’dir (çok yücedir). Dilediğini de elbette yapandır” ifadeleriyle eşsiz ve erişişmezliğini vurgulamaktadır.
17. âyetten itibaren, “Firavun ve Semûd ordularının haberi sana geldi, (değil) mi? Doğrusu, inkârcılar (gerçeği) yalanlama(da ısrarcı)dırlar” ifadesiyle önceki bazı kavimlerden örnekler vererek, onların hakkı yalanlamalarını ve kendisinin kuşatıcılığını hatırlatmaktadır.
Sûrenin sonunda, “Hayır hayır! O (yalanladıkları şey), Levh-i Mahfûz’daki şerefli Kur’ân’dır” beyanı gereği Kur’ân’ın yüceliği ve Levh-i Mahfûz’daki konumuna dikkat çekilerek, muhataplar Kur’ân hakkında bilgilendirilmektedir.