Mekke’de risaletin ilk döneminde indirilmiş olup, 29 âyetten oluşan ve adını ilk âyetteki “dürülmek” anlamındaki كُوِّرَتْ küvvirat edilgen fiiliyle ilgili mastardan alan Tekvîr sûresi, iniş sırasına göre 8, resmî olarak 81. sûredir.
Tekvîr sûresi, resmî sıralamada öncesindeki ‘Abese sûresiyle çeşitli yönlerden anlam ilişkisine sahiptir. Buna göre, “Kur’ân’ın değeri, kaynağı ve öğüt oluşu, kıyamet ve âhiret” konularını örnek olarak zikredebiliriz. Bu konular sûrelerin hem iniş olarak hem de resmi sıralanış bakımından nasıl büyük bir uyum içerisinde şekillendirildiğinin bir delilidir.
Sûrenin ilk grup âyetinde, “Güneş katlanıp dürüldüğü, yıldızlar (kararıp) döküldüğü, dağlar (savrulup) yürütüldüğü, (on aylık) gebe develer salıverildiği, (kendilerinden korkulan) vahşî hayvanlar (insanlarla, avcılarıyla) bir araya toplandığı ve denizler kaynatılıp kabartıldığı zaman (Son Saat gerçekleşmiş olacaktır)” ifadesi gereği “Son Saat”te yaşanacak olayların altı tanesinden söz edilmektedir
7. âyetten itibaren, “İnsanlar eşleştirildiği, diri diri toprağa gömülen kıza, ‘hangi günah sebebiyle öldürüldüğü’nün sorulduğu, sayfaların (amel defterlerinin) açıldığı, gökyüzünün sıyrılıp alındığı, cehennem tutuşturulduğu ve cennet yaklaştırıldığı zaman, her insan (âhiret için dünyada) neler hazırladığını bilmiş (olacak)tır” şeklinde yine altı madde halinde, bu defa kıyâmet-âhiret sürecinde yaşanacak çeşitli olaylar konu edinilmekte, mahşer ortamını oluşturacak şekilde yeni sistemin bazı özelliklerine yer verilmektedir.
15. âyetten itibaren, çeşitli varlıklara yemin edilmekte, Kur’ân’ın güvenilir bir elçinin getirdiği söz olduğuna ve elçinin yani Hz. Cebrâîl’in bazı özelliklerine değinilmektedir.
23. âyetten itibaren, söz Hz. Peygamber’e getirilerek, çevresindekilerin onu suçladıkları şeylerden uzak olduğu ve verdiği bilgilerin ilâhî bilgilendirmeyle ona ulaştırıldığı beyan edilmektedir. Sûrenin son grup âyetinde özellikle yolunu şaşıranlara hitap edilerek, Kur’ân’ın bütün âlemler içinde istikamet bulmak isteyen herkes için bir hatırlatma olduğu belirtilmekte, istikameti tercih edenlerin-aslında Yüce Allah’ın da kendilerinden istediği şeyi- dilemiş olacakları ifade edilmektedir.