Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde, 3 veya 4. yıllarında indirilmiş olması muhtemel olan, 40 âyetten oluşan ve adını ikinci âyetteki “haber” anlamındaki النَّبَا en-nebe’ kelimesinden alan Nebe’ sûresi, iniş sırasına göre 47, resmî sıralamada ise 78. sûredir.
Nebe’ sûresi, resmî sıralamada öncesinde bulunan Murselât sûresiyle yakın bir konu ilişkisine sahiptir. Her iki sûrede de, Son Saat’ten, kıyâmet ve sonrasından söz edilmekte, kâinat kitabından konu başlıklarına yer verilmekte ve cehennem ateşinin korkunç yapısı ile cennetin göz kamaştıran güzelliklerine değinilmektedir.
Sûrenin ilk âyet grubunda, Mekkeli müşriklerin, hakkında tartıştıkları büyük haber anlamında, kıyâmetle ilgili bilgiler ele alınmaktadır. İnkârcıların yakında gerçeği fark edecekleri iki âyette peş peşe vurgulanmakta, bu arada Yüce Allah’ın kâinata koyduğu çeşitli özellikler öncelikle inkârcılara, ardından bütün insanlara hatırlatılmaktadır.
6. âyetten itibaren, kâinat ve insan kitabından çeşitli konular ele alınmakta, Yüce Allah’ın gücüne vurgu yapılmaktadır. Kıyâmet ve mahşerle ilgili detay denebilecek çeşitli bilgiler verilerek, Sûr borusuna üflenmesi, insanların ilahi huzura getirilişi, göğün kapılar halinde açılması, dağların yürütülmesi, cehennemin gözetleyiciliği, oraya girenlerin asırlar boyu orada kalacağı, hiçbir iyilikle karşılaşmayacakları gibi konulara yer verilmektedir.
26. âyetten itibaren, dünyada yaptıklarına uygun olarak inkârcıların mahşerdeki azaplarının arttırılacağı, gerekçesinin de mahşerdeki yargılamaya karşı inkarcılık ve âyetleri yalanlama olduğu beyan edilmekte, her şeyin bir kitapta teker teker kaydedildiği ve azaplarının arttırılacağı bildirilmektedir.
31. âyetten itibaren, muttaki denilen duyarlılık sahiplerine de çeşitli ödüllerin verileceği belirtildikten sonra, mahşerdeki yargılama hakkında çeşitli bilgilendirmeler yapılmaktadır. Sûrenin sonunda, insanların uzak gördüğü mahşerdeki azabın aslında yakın olduğu ve kâfirlerin toprak olmayı arzu edecek hale geleceği bildirilmektedir.