Medine’de hicrî 4. yılda indirilmiş olması muhtemel olan, 24 âyetten oluşan, adını 2. âyette Nadiroğullarının Medine’den sürülmesine işaret eden ve adını “toplanma, kalkışma” anlamına gelen الْحَشْر el-haşr kelimesinden alan Haşr sûresi, inişe göre 102, resmî sıralamada ise 59. sûredir.
Haşr sûresi, resmi sıralamada öncesinde bulunan Mücâdele sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre her iki sûrede de özellikle “münafıklardan söz edilmesi” (Mücâdele 14-20; Haşr 11-17), “zıhar, ganimet gibi sosyal hayatla ilgili konuların ele alınması” (Mücâdele 1-4; Haşr 6-8), iman ehli insanların cennetle ödüllendirilecek olması” (Mücâdele 22; Haşr 20), “Yüce Allah’ın eşsiz ve erişişmez bilgi sahibi oluşu” (Mücâdele 6-7; Haşr 18) vs. noktalar ortak konu başlıkları olarak zikredilebilir.
Haşr sûresi göklerde ve yerde ne varsa hepsinin Yüce Allah’ı tesbih ettiği bilgisiyle başlamakta ve sonrasında Nadîroğullarının dönekliği sebebiyle kuşatıldıkları, Yüce Allah’a ve Rasûlüllah’a karşı gelmeleri sebebiyle sürgün edilmeleri, ardından onlardan elde edilen fey’ denen ganimetlerin dağıtımının nasıl yapılması gerektiği ile Ensar denen Medineli Müslümanların Muhacir denen Mekkeli Müslümanları kendilerine tercih etmeleri, onlar için yaptıkları duaları ele alınmaktadır.
11. âyetten itibaren, münafıkların ittifak yaptıkları kitap ehline de yalan konuştukları, onları da aldattıkları, Yüce Allah’tan değil de daha çok Müslümanlardan korktukları, birlik halinde görünmelerine rağmen aralarında derin ayrılıkların bulunduğu, şeytan gibi davranarak karşılarındakileri aldattıkları, akıbetlerinin de cehennem olacağı bildirilmektedir.
18. âyetten itibaren, iman edenlere hitap edilmekte, ahiret için hazırlıklı olmaları gerektiği, Yüce Allah’ı unutanlar gibi olmamaları, cehennemliklerle cennetliklerin bir olamayacağı, cennetliklerin kurtulacakları ifade edilmekte, ardından “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz” buyrularak vahyin indiriliş amacına dikkat çekilmektedir.
Surenin son üç âyetinde ise Yüce Allah’ın çeşitli sıfatları ele alınmakta ve sûre şu şekilde sona erdirilmektedir: “O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. (O), görülmeyeni de görüleni de bilendir. O, Rahmân’dır; Rahîm’dir. O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Mülkün sahibidir; kutsallığın kaynağıdır; esenlik verendir; emniyete kavuşturan/güven verendir; gözetip koruyandır; her şeyden üstündür; istediğini engelsiz yaptırabilendir; büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir. O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren, en güzel isimler sadece kendisine ait olan Allah’tır. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şânını yüceltmektedirler. O, el-‘azîz’dır (mutlak galiptir); el-hakîm’dir (hükmünde hikmet sahibidir).”