Mekke’de risaletin ilk döneminde indirilmiş olması muhtemel olup, 19 âyetten oluşan ve adını ilk âyetteki “yüce, en yüce” anlamındaki الْاَعْلٰى el-a‘lâ kelimesinden alan A‘lâ sûresi, iniş sırasına göre 9, resmî sıralamada ise 87. sûredir.
A‘lâ sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Târık sûresiyle “insanın yaratılışı ve kâinata gönderme yapması, vahyin etkinliği ve Kur’ân’ın öğüt vericiliği”nde çok net bir şekilde ortak anlam ilişkisine sahiptir.
A‘lâ sûresi, Yüce Allah’ı tesbîh emriyle başlamakta, “Yaratıp düzene koyan, takdir edip hidayet eden (takdire uygun imkânlar sunan, yol gösteren, topraktan) otlak çıkaran, sonra da onu kapkara kuru ota çeviren Yüce Rabbinin adını tesbih et” şeklinde O’nun yaratıcılığı, düzenleyiciliği, en ince ayrıntısıyla şekillendiriciliği ve her varlığı belli bir amaca hizmet edecek şekilde programlayıcılığı sıfatlarıyla devam etmektedir. Tabiattaki eşsiz düzene temas edilerek, kapkara kuru ota çevrilen yeşillik, insanoğlunun dikkatine sunulmakta ve tabiattaki sanatkârca dönüşümün farkına varılması amaçlanmaktadır.
6. âyetten itibaren, Hz. Peygamber’e ilâhî vahyin okunup kavratılacağı, onun da vahyi unutmamasının sağlanacağı şu şekilde beyan edilmektedir: “Sana yakında (Kur’ân’ı) Biz okutacağız. Allah’ın dilediği hariç unutmayacaksın. Muhakkak ki O (Allah), açığı ve gizleneni bilir. (Böylece) kolay olanı sana (daha da) kolaylaştıracağız (seni en kolaya muvaffak kılacağız).”
9. âyetten itibaren, gerçeği hatırlatmanın yararlı olacağı belirtilerek, Yüce Allah’a saygı duyanların bu öğütten yararlanacağı, azgınların ise öğütten kaçınıp ateşe yaslanacakları şöyle hatırlatılmaktadır. “O halde, hatırlamak fayda vereceği için gerçeği hatırlat. (Allah’a) derin saygı duyan kişi (gerçeği) hatırlayacaktır. En büyük ateşe girecek olan en azgın kimse ise öğütten kaçınacaktır. Sonra böylesi kişi ateşte ne (tam) ölür, ne de (tam) yaşar.”
14. âyetten itibaren, “Doğrusu (bu dünyada) arınan ve Rabbinin adını anıp (O’na) kulluk eden kişi kurtuluşa (mutluluğa) ermiş (olacak)tır. Fakat siz (ey inançsız insanlar! Bilinçsizce) dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır. Muhakkak bu (anlatılanlar), önceki vahiylerde, (meselâ) İbrâhim ve Mûsâ’nın sahifelerinde de vardı” beyanı kendisini arındıranların, Yüce Allah’ın adını anan ve O’na güvenenlerin gerçek arınmayı başaracakları, geri kalanların ise dünyayı tercihlerinin sonucunda âhireti kaybetmiş olacakları belirtilmekte ve bütün bu gerçeklerin evrensel anlamda bütün vahiylerde aynı olduğu ortaya konulmaktadır.