Mekke’de risâletin 5-6. yılları arasında Yâsîn sûresinden sonra indirilmiş olması muhtemel olan, 17 âyetten oluşan ve adını “geceleyin gelen” anlamındaki الطَّارِق et-târık kelimesinden alan Târık sûresi, iniş sırasına göre 38, resmî sıralamada ise 86. sûredir. Bu sûre el-Mufassalü’l-Evsat denilen “orta uzunluktaki kısa sûreler”in ilkidir.
Târık sûresinin resmi sıralamada öncesinde bulunan Bürûc sûresiyle yakın anlam ilişkisi vardır. Buna göre, “semâya yemin, Kur’ân’ın güvenilirliğine vurgu, nankör ve inkârcı insanın inanç bozukluğuna dikkat çekme ve Yüce Allah’ın gücünü ortaya koyma” vs. noktaları ortak konu başlıkları olarak zikredebiliriz.
Târık sûresi “Semâ’ya ve Târık’a yemin olsun. (Ey Peygamber!) Târık’ın ne olduğunu sana bildiren ne olabilir ki!” ifadeleriyle başlayan sûrede, târık kelimesi, “delip geçen yıldız” olarak vahyin “cehalet karanlıklarını delen” içeriğiyle dolaylı bir anlam ilişkisine sahiptir. Beraberinde “her can üzerinde bir koruyucunuun mutlaka bulunduğuna” dikkat çekilmektedir.
5. âyetten itibaren, “İnsan hangi şeyden yaratıldığına bir baksın!” buyruğu gereği insanlığa ev ödevi denebilecek çok önemli bir emirle devam eden sûrede, “Bel kemiği ile kaburga kemikleri arasından çıkıp (akan) bir sudan (sıvıdan) yaratılmıştır” ifadeleri doğrultusunda insanın yaratılışı hakkında ilginç tespitlere yer verilmektedir. Bu arada “âhirette gizliliklerin açığa çıkartılacağı ve insanın hiçbir şekilde başka bir güce veya yardımcıya sığınamayacağı” hatırlatılarak, bu gerçeğe uygun davranılması emredilmektedir.
11. âyetten itibaren, “Dönüş sahibi olan göğe ve yarılan yere yemin olsun ki, o (Kur’ân, doğru ile yanlışı) ayıran bir sözdür; o, asla bir şaka değildir” beyanı gereği göğün geri dönüş hareketi gerçekleştirmekte olduğuna ve yeryüzünün bitki üreten yapısına özellikle dikkat çekilmekte, Kur’ân’ın hak olduğu vurgulanmaktadır.
Sûrenin sonunda ise, Kur’ân’ın ilâhî bir “hak-bâtıl ayırım ölçüsü” verdiği ve hiçbir şekilde anlamsızlık içermediği ifade edildikten sonra, bazı kötü niyetlilerin tuzak kurduğu, buna karşılık Yüce Allah’ın da bu tuzağı boşa çıkartıcı olduğu belirtilmektedir. Sûre, kâfirlere biraz mühlet verilmesi gerektiği mesajıyla sona erdirilmektedir.