Mekke’de risâletin 12. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 60 âyetten oluşan, adını ikinci âyette yer alan ve “Rumlar” anlamındaki الرُّوم er-rûm kelimesinden alan Rûm sûresi, inişe göre 88, resmî sıralamada ise 30. sûredir.
Rûm sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan ‘Ankebût sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre her iki sûrede de “mukatta‘a harfleriyle başlanması” (‘Ankebût 1; Rûm 1); “cennetliklere yönelik çeşitli ödüllerden söz edilmesi” (‘Ankebût 7, 9, 58-59; Rûm 15); “kâinat kitabından çeşitli konu başlıklarına yer vermeleri” (‘Ankebût 60-63; Rûm 8, 20-25); “Kur’ân’da her çeşitten misallerin verildiğinin beyan edilmesi” (‘Ankebût 43; Rûm 58) gibi konular ortak mesajlar olarak zikredilebilir.
Rûm sûresi, mukatta‘a harfleriyle başlamakta, o dönemin kitap ehlinden olan Rumların bölgeye yakın bir yerde yenildiği, fakat Yüce Allah’ın yardımıyla birkaç yıl içinde Allah’ın bir vaadi olarak galip gelecekleri ve müminlerin bu nedenle mutlu olacakları beyan edilmektedir. Göklerin ve yeryüzünün bir anlam için ve belirli bir süreliğine yaratılması hakkında düşünülmemesi eleştirilmekte, ibret alınması için inkarcılık yapanların yerlerinde ve yurtlarında gezip dolaşılması istenmektedir.
11. âyetten itibaren, Yüce Allah’ın yaratma sistemi, mahşer sabahı yaşanacakların bir kısmı, iyilerin ödülleri inkarcıların azap durumu, namaz ibadetini içerecek şekilde tesbih vakitleri, Yüce Allah’ın çeşitli konu başlıkarında zikredilen kudreti, O’nun varlığı ve kudretine dair kainat kitabından çeşitli konu başlıkları dile getirilmektedir.
28. âyetten itibaren, âyetlerin çeşitli şekillerde açıklanma gerekçesi, fıtrat ve din ilişkisi, tefrikanın felaket oluşu, bazı insanların nankör oluşu, rızkın insanlara verilişi, buna karşılık faizin gerçekte bir kazanım olmayışı, insanların kendi elleriyle kazdıkları şeyler nedeniyle karada ve denizde bozulmalar meydana geldiği gibi konular ele alınmaktadır.
42. âyetten itibaren, yeryüzünde ibretlik pek çok şey bulunması nedeniyle gidip oraların ibret amacıyla ziyaret edilmesi, kişilerin bütün benlikleriyle yüzlerini dine çevirmeleri gerektiği, nankörlük yapanların bu yaptıklarının zararının sadece kendilerine olacağı bildirilmekte, bu arada rüzgârların yağmur müjdelemesi ile insanların rızıklara şükretmeleri gerektiği üzerinde durulmaktadır.
47. âyetten itibaren, önceki nesillerin peygamberleri yalanlaması, rüzgârların bulutları sürüklemesi, rızıkların yaratılışı, yağmur sayesinde diriltilen toprağın mahşerdeki diriltilmeyi çağrıştırdığı, hakikati anlamak istemeyen ölü gibi olanlara hiçbir şey işittirilemeyeceği, insanların yaratılışıya ilgili bilgiler, mahşerin hayat bulmasından sonra dünya hayatının çok kısa oluşunun itirafı, orada inkârcıların mazeretlerinin iş görmeyecek oluşu, her türden delile rağmen inkârcıların kalplerinin mühürlenmeyi gerektirecek inkârcı tutumları ve nihayet Yüce Allah’ın vaadinin gerçek oluşu bilgisine yer verilmektedir.