Mekke’de risâletin 10-11. yılları arasında indirilmiş olması muhtemel olan, 88 âyetten oluşan, adını 25. âyette geçen “kıssalar” anlamındaki الْقَصَص el-kasas kelimesinden alan Kasas sûresi inişe göre 67, resmî sıralamada ise 28. sûredir.
Kasas sûresi, resmî sıralamada öncesindeki Neml sûresiyle de ondan bir önceki sûre olan Şu‘arâ’ suresiyle de yakın konu birlikteliğine sahiptir. Bu bağlamda her iki sûrenin de mukatta‘a harfleriyle başlaması, Hz. Mûsâ kıssası ile devam etmeleri en önemli ortak noktalardır (Neml 7-14; Kasas 3-46). Öyle ki bu durum iki sûrenin adeta birbirinin devamı olduğu izlenimi vermektedir. Ayrıca kâinat kitabından sunulan çeşitli konu başlıkları da iki sûrenin ortak konularındandır (Neml 59-64; Kasas 71-73). Dahası mahşere iyilik getirenlerle kötülük götürenlerin akıbetleri de her iki sûrede ele alınmaktadır (Neml 89-90; Kasas 84).
Kasas sûresi, büyük ölçüde Hz. Mûsâ’nın Firavun’la olan kıssasından söz etmektedir. Bu bağlamda Firavun’un korkunç zulmünün sonrasında Yüce Allah’ın İsrailoğularına olan ikramı dile getirilmekte, Hz. Mûsâ’nın ırmağa bırakılması ve sonrasında annesine geri döndürülmesiyle devam etmektedir.
14. âyetten itibaren, şehirde kendisinden yardım isteyen birisine destek olurken karşıdakini öldürmesi olayı gündeme getirilmekte, sonrasında o şehirden kaçıp Medyen’e doğru yola çıktığı ve Medyen suyunda iki kız kardeşle karşılaştığı, onlara hayvanları sulamakla yardım etmesinin sonucunda babalarının onu ödüllendirmek için çağırması ve orada 8 veya 10 yıl kalması hatırlatılmaktadır. 29. âyetten itibaren, Tûr’a doğru yola çıktığı, ailesiyle birlikte orada bir ışık gördüğü, kendisine ilahi hakikatlerin ulaştırılması anlamında seslenildiği, nihayet değneğiyle ilgili olarak bir tecrube yaşadığı beyan edilmektedir. Ayrıldığı şehre gönderilirken kardeşinin de yanında olmasını istediği, her ikisinin birlikte gönderildiği, kavminin onu şiddetle reddettiği, Firavun’un ona karşı küstahça davrandığı, ilahlık tasladığı, sonrasında Firavun’un ordusuyla birlikte denizde boğuldukları haber verilmektedir.
44. âyetten itibaren, konu Hz. Peygamber’e getirilmekte, müşrik muhataplarının sözleriyle Firavun zamanındakilerin davranışlarının benzeştiği beyan edilmektedir. Kitap ehlinden insanların iman etmesi durumunda kendilerine ödüllerinin iki kat verileceği hatırlatılarak, Mekkeli müşriklerin hadsiz çıkışları cevaplandırılmaktadır.
63. âyetten itibaren, azgınların akıbetlerinin feci olacağı haber verilmekte, iman edenlerin de kurtulmuş olacakları bildirilmektedir. Daha sonra kâinat kitabından bazı konu başlıkları ele alınmakta, Kârûn’un azgınlığına gönderme yapılmakta, onun gibilerin nasıl yerle bir edildiği bildirilmektedir.
Sûrenin son grup âyetinde, âhiret yurdunun muttakilere hazırlanmakta olduğu, iyilik getirenlerin ödüllendirileceği, diğerlerine de yaptıklarının karşılığının verileceği beyan edilmekte, Hz. Peygamber’in vahiy beklemediği, bu nedenle kendisine gelen vahiyler doğrultusunda bir duyarlılık ortaya koyması kendisinden istenmekte, sûre tek ilah vurgusuyla ve sadece O’nun bâkî kalacağı, hükmün O’na aidiyeti ve bütün insanların hesap vermek üzere O’na döndürüleceği bilgisiyle sona erdirilmektedir.