Mekke’de risâletin 11-12. yılları arasında indirilmiş olması muhtemel olan, 110 âyetten oluşan, adını 9 ve 10. âyetlerde geçen “Mağara” anlamındaki الْكَهْف el-kehf kelimesinden alan Kehf sûresi, inişe göre 62, resmî sıralamada ise 18. sûredir.
Kehf sûresi, resmî sıralamada öncesindeki İsrâ’ sûresiyle yakın konu birlikteliğine sahiptir. Bu bağlamda her iki sûrede de Yüce Allah’a çocuk isnadının yanlışlığı (İsrâ’ 40, Kehf 4-5); vahyin hikmet içerikli yapısı (İsrâ’ 39, Kehf 27); İblîs’in secde konusundaki olumsuz tutumu (İsrâ’ 61, Kehf 50); Kur’ân’da her konunun ayrıntılı olarak ele alınmış olması (İsrâ’ 89, Kehf 54) gibi konular örnek olarak verilebilir.
Kehf sûresi, Hz. Peygamber’in risalet görevi, Yüce Allah’a çocuk isnadının korkunç bir hata olduğu, mağara delikanlılarının kıssası, vahye sarılmanın önemi, iman-küfür tercihinde kişilerin sorumlulukları, cehennemin ve cennetin çeşitli özellikleri sayılmaktadır. Ayrıca iki bahçe sahibinin mukayesesi, müşriklerin ahiret inancıyla ilgili çelişkili durumu, ahirete yatırımın önemi üzerinde durulmaktadır.
45. âyetten itibaren, dünya hayatının geçiciliği mal ve servetin dünya süsü olduğu, bâkî kalacakların salih amellerden oluşacağı, Son Saat’te yaşanacakların dehşeti, mahşerdeki sorgulanma esnasında amel defterlerinde yazılanlar nedeniyle suçluların çaresizce haykırışları gündeme getirilmektedir. Meleklerin secdesi ile İblis’in kibrederek yüz çevirmesi, onu izleyenlerin mahşerdeki çaresizlikleri ele alınmaktadır.
54. âyetten itibaren, Kur’ân’da her şeyin detaylarıyla açıklandığı, peygamberlerin görevleri, vahiyden yüz çevirenlerin akıbeti üzerinde durulmakta, ardından, Hz. Mûsâ’nın yanındaki bir gençle çıktığı yolculuğun kıssası ve sâlih-bilge bir kul ile yaşadığı üç konudaki yolculuğu ele alınmakta, daha sonra Zülkarneyn kıssası hakkında bilgi verilmektedir.
102. âyetinden itibaren, kafirlerin cehennemdeki durumları ve bunun gerekçeleri hatırlatılmakta, ardından iman edip salih ameller işleyenlerin ebedi kalacakları cennetlerdeki ödül durumları ele alınmaktadır.
Son iki âyette de Yüce Allah’ın kelimelerini yazmak için denizler hatta bir o kadarı da mürekkep olsa Allah’ın kelimeleri bitmeden denizlerin bitip tükeneceği beyan edilmekte, Hz. Peygamber’in vahiy alan bir peygamber olduğu vurgulanmakta, mahşerde Yüce Allah’a hesap vereceğine inananların salih amel işleyip ibadette Rablerine hiçbir şeyi ortak koşmamaları noktasındaki uyarılar ele alınmaktadır.