Mekke’de risâletin 12. yılında indirilmiş olması muhtemel olan, 59 âyetten oluşan, adını 10. âyette yer alan ve “duman” anlamındaki دُخَان dühân kelimesinden alan Dühân sûresi, inişe göre 84, resmî sıralamada ise 44. sûredir.
Dühân sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Zuhruf sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir. Buna göre her iki sûre de “başlangıç harflerinin hurûfu mukatta‘adan oluşması” (Zuhruf 1; Dühân 1); “vahyin indiriliş gayesi” (Zuhruf 3; Dühân 4-6); “Yüce Allah’ın mutlak hükümranlığı” (Zuhruf 81, 84-85; Dühân 7-8); “inkârcıların dünyevi sıkıntıların giderilmesi durumunda verdikleri sözlerden dönmeleri” (Zuhruf 49-50; Dühân 12-13); “Firavun’un muhataplarıyla ilişkisi, İsrailoğullarının durumu” (Zuhruf 51-54; Dühân 17-18, 30-33); “cennetliklere ve cehennemliklere yönelik bilgilendirmeler” (Zuhruf 71-75; Dühân 43-55) gibi konularda ortak mesajlar içermektedir.
Dühân sûresi, mukatta‘a harfleri, vahyin apaçık oluşu, indiriliş amacı, Yüce Allah’ın mutlak kudreti ve bütün insanların Rabbi olduğu, inkârcıların azabın kaldırılması durumunda eski inkarcılıklarına ve alaycılıklarına geri döndükleri, buna karşılık Yüce Allah’ın çok güçlü bir şekilde kendilerinden intikam aldığı ifade edilmektedir.
17. âyetten itibaren, daha önceki nesiller içinde yaşamış olan Firavun’un kendisine gelen elçilere nasıl davrandığı, onların tekliflerini nasıl reddettiği, bunun sonrasında Yüce Allah’ın müminleri kurtarmak ve geride kalan azgınları cezalandırmak üzere denizde boğduğu, geride çok değerli şeyleri bıraktıkları hatırlatılmaktadır.
30. âyetten itibaren, Yüce Allah’ın İsrailoğullarını Firavun’un şiddetli azabından koruduğu, sonrasında onların da tıpkı başka inkârcılar gibi âhiret hayatını inkâr ettikleri bildirilmekte, Tübba‘ halkının ve benzerlerinin de benzer sebeplerle helak edildiği özellikle hatırlatılmaktadır.
38. âyetten itibaren, kâinatın oyun olsun diye yaratılmadığı, her bir şeyin mutlak surette bir yaratılış amacının bulunduğu, fakat insanların çoğunun bunu bilmediği, mahşerde insanların birbirlerine hiçbir yararının bulunamayacağı, Yüce Allah’ın merhamet ettikleri hariç kendilerine asla yardım edilmeyeceği haber verilmektedir.
43. âyetten itibaren, cehennemde azabın menüsü hakkında bilgi verilmekte, zakkum ağacından söz edilmekte, onların ateşin ortasına savrulacağı, oysa dünya hayatında itibarlı biri olduğunun kendilerine hatırlatılacağı ifade edilmektedir. Buna karşılık, muttakilere de çeşitli ödüller verileceği, orada hiçbir şekilde ölüm tatmayacakları, azaptan korunmuş olacakları beyan edilmektedir.
58. âyette Kur’ân’ın muhataplar gerçekleri hatırlasınlar diye Hz. Peygamber’in diline kolaylaştırıldığı, bunu inkâr edenlerin feci akıbetinin gözetilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.