Mekke’de risaletin ilk dönemlerinde, 2 veya 3. yıllarında indirilmiş olması muhtemel olan, 62 âyetten oluşan, adını ilk âyette geçen “vahiy, yıldız” anlamındaki النَّجْم en-necm kelimesinden alan Necm sûresi, inişe göre 26, resmî sıralamada ise 53. sûredir.
Necm sûresi, resmî sıralamada öncesinde bulunan Tûr sûresiyle yakın konu ilişkisi içerisindedir. Buna göre, başlarında vahiy ile ilgili yeminler bulunması, Tûr’un son kelimesi ile Necm’in ilk kelimesinin aynı oluşu, helak edilen kavimlerden örnekler verilmesi, inkârcıların vahiy ile alay edişleri, Yüce Allah ile putları karşılaştıranların alaycı bir üslüpla konu edinilmesi gibi konularda iki sûrenin konu irtibatı görülmektedir.
Necm sûresi, vahye ve onun kaynağına dikkat çeken mesajla başlamakta, ilk vahyin gelişi hakkında bilgi verilmekte, bu arada Hz. Peygamber’in Cebrâîl (as)’ı yüksek ufukta gördüğü, ayrıca uzak sidrenin yanında bir başka inişinde bir kez daha onu gördüğü belirtilmektedir.
19. âyetten itibaren, vahyin kaynağı noktasında olumsuz ve alaycı bir tutum içerisinde olanların tapındıkları putları düşünmeleri hatırlatılmakta, ayrıca kız erkek karşılaştırmasındaki çelişkileri ve çarpık anlayışları, putperestlerin temelsiz yaklaşımları göz önüne serilmektedir.
26. âyetten itibaren, müşriklerin şefaat algısı reddedilmekte, âhiret hakkındaki zanlarının bilgiden yoksunluğuna dikkat çekilmekte, nankör kişiye gönderme yapılarak ilâhî bilgilendirmede Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ örnekliğinde ruh birlikteliği vurgulanmakta, sorumlulukların şahsiliğine, dünyada yapılıp edilenlerin karşılığının mahşerde mutlak surette verileceği bildirilmektedir. 41. âyetten itibaren, Yüce Allah’ın mutlak gücü ve çeşitli sıfatları ele alınmakta, muhatapların dikkati çekilmek istenmektedir. Bu çerçevede eski kavimler içerisinden çeşitli örnekler verilerek onların helak edildiği, helaklerinin sebeplerinin neler olduğu, yapılan uyarılardan bir kısmı ele alınmaktadır.
Son grup âyette ise, bu vahyin bir hatırlatma ve uyarı olduğu beyan edilerek, âhiretin yakın olduğu, bu olayı Yüce Allah’tan başkasının ortaya çıkartamayacağı ifade edilerek, alaycılık yapmak yerine Yüce Allah için secdeye kapanıp ibadet edilmesi gerektiği emredilmektedir.