Risâletin 13. yılında Medine’de indirilmiş olduğunda fikir bir-liği bulunan, 286 âyetten oluşan, adını 67-73. âyetlerde zikredilen ve “inek, buzağı” manasındaki بَقَرَة bekarah kelimesinden alan Ba-kara sûresi, genel kanaate göre inişte 94, resmî sıralamada ise 2. sûredir.
Bakara sûresinin büyük bir bölümü risâletin 13-14. yılların-da, bir kısmı ise Medine dönemi boyunca indirilmiştir. 275-281. âyetlerinin Hz. Peygamber’in hayatının sonlarına yakın indirildiği, hatta 281. âyetin son indirilen âyet olduğu da ifade edilmektedir.
Bakara sûresi Kur’ân’ın en uzun sûresidir; Kur’ân’ın adeta fihristi gibi pek çok konuyu içermektedir. Âl-i İmrân sûresi ile bir-likte zehrâvân (iki çiçek, iki papatya veya iki nûr) diye de isimlendi-rilmektedir. Hakkında oldukça fazla övücü rivayetin yer aldığı 255. âyeti Âyet-i kürsî, 156. âyeti ise İstirca‘ olarak anılmaktadır. Aynı şekilde son iki âyeti (Âmene’r-rasûlü) hakkında da pek çok yüceltici rivayet söz konusudur. es-Seb‘u’t-tıvâl diye bilinen “yedi uzun” sûrenin ilkidir. Kur’ân’ın en uzun âyeti olan Müdâyene/deyn âyeti de bu sûrenin 282. âyetidir.
Bakara sûresi, resmi sıralama bakımından öncesinde yer alan Fâtiha sûresiyle yakın konu irtibatına sahiptir; hatta Bakara sûresi Fâtiha’nın açılımıdır denebilir. Bu çerçevede her iki sûrede de “hamdin Yüce Allah’a aidiyeti” (Fâtiha 2; Bakara 30-32), “Yüce Al-lah’ın Rahmân ve Rahîm oluşu” (Fâtiha 3; Bakara 163), “Yüce Al-lah’a kulluk ve O’ndan yardım talebi” (Fâtiha 5; Bakara 45, 153), “hidayet” (Fâtiha 6-7; Bakara 2, 26, 272) gibi ortak konular ele alınmaktadır. Bakara sûresi, mukatta‘a harfleriyle başlamakta, ilerleyen bö-lümde vahyin hidayet rehberi oluşu, muttakilerin özellikleri, mü-nafıkların alaycılıkları, vahyin meydan okuyuculuğu, Hz. Âdem, melekler ve İblis’in kıssası ele alınmaktadır.
40. âyetten itibaren, İsrailoğulları’nın kıssası oldukça geniş bir içerikte gündeme getirilmekte, 67-73. âyetlerde sûreye adını veren “bakara” olayına değinilmekte, ardından Hz. Süleyman ve büyücülerle ilgili beyanlar, 124. âyetten itibaren Hz. İbrâhim ve Hz. İsmail’in kıssası hakkında bilgiler verilmektedir.
142. âyetten itibaren, kıble meselesi, sonrasında hakikatleri gizleyenlerin perişan durumu, kâinat kitabından çeşitli âyetler, gerçekte muttakilerin kimler olduğu, sonrasında kısas, 183-187 arası oruç konusu, mukâtele denen savunma savaşı, hacca dair birtakım özel bilgiler, haram aylarda savaş, içki-kumar hakkında bilgiler, ay halindeki temel yasak ve boşanmaya dair hükümler ele alınmaktadır.
246. âyetten itibaren, Tâlût-Câlût kıssası, peygamberlerin ba-zı özellikleri, Yüce Allah’ın kudreti, dinde zorlama olmayışı, Hz. İbrâhim’in diriltilmenin nasıl olacağına dair sorusu, genel infak konuları ile faiz meselesi, alış-verişlerin yazdırılması gereği, borç-lanmayla ilgili konular ve şahitliklerin gizlenmemesiyle ilgili buy-ruklar ele alınmakta, insanların gizledikleri ve açığa vurdukları her bir şeyin hesaba konu edinileceği ifade edilmektedir.
285-286. âyetlerde ise iman esaslarının bir bölümü, peygam-berler arasında ayırım yapılmaması gerektiği, Yüce Allah’ın sorum-luluğa dair belirlediği temel prensipleri ile kulların yapmaları iste-nen dualardan birkaç örnek hatırlatılmakta ve sûre şu duayla sona erdirilmektedir: “Rabbimiz! Unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yük-leme! Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyler yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Sen bizim mevlamızsın (efen-dimizsin)! Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”